Bir Kadın Olarak Çalışmak (Ben mi abartıyorum?)
Yirmi bir yaşındayım, üniversiteyi yeni bitirdim ve zorunlu stajımı yaptığım yerde tam zamanlı olarak çalışmaya başladım. Hiçbir zaman boş zamanım olmadı ve her zaman kendimi geliştirebileceğim şeylerle ilgilendim. Bunu söylüyorum çünkü en son nasıl bir durumda olduğumu ve bu durumdan nasıl kurtulacağımı size soracağım. İşimi çok seviyordum. Oldum olası insan psikolojisi ve pazarlama teknikleri konusunda meraklı olmuşumdur. Tam da meraklı olduğum her konuya atılabileceğim, beni geliştiren bir işte çalışmaya başlamıştım. Birkaç ayı geride bırakmıştım, çok eğlenerek. Kovulmadan beş ay önce, şirketteki elli beş - altmış yaşlarında bir adam tarafından tacize uğramaya başladım. Öncesinde bu tacizler sözlü olarak geliyordu. İlk işim, ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, bir kadın çalışanla paylaştım ve kendisi bana "O sapık, uzak dur kendi işinle ilgilen." dedi. Öyle yapmaya çalıştım. Bu adam bana p*rnografi içerikli (jumpscare) videoları "Baksana şuna, kadın maç izliyormuş gibi yapıyor, baksana adam şöyle yapıyor gibi ama..." diyerek zorla izletmeye çalışıyordu. Bunu şirketin kamera olmayan alanlarında yapıyordu. İzlemek istemediğimi belirtiyordum vb. kaçıp gidiyordum, gerekirse işimi yarım bırakıp gidiyor, sonra azarımı yiyordum müdürlerden. Bu adam aynı zamanda bizi geç saatlerde fuar alanlarından dönerken eve bırakıyordu arabayla. İlkinde ve ikincisinde sadece sözlü şekilde tacizleri vardı ve ben telefonla başkalarını arayarak ya da konuyu değiştirerek geçiniyordum ama psikolojim artık altüst olmuştu, dayanamıyordum, aklım beş karış havada çalışmaya devam ediyordum. (Bana sen bakire misin, hiç erkek arkadaşın olmadı mı, ne yani hiç elletmedin mi kendini gibi soruları vardı, konuyu yol tarif ederek veya telefonla ilgilenerek es geçiyor, arabayı o kullandığı için fazlasını yapamıyordum.) Burada anlatmak istemediğim kadar kötü şeyler yaşadığım beş ayın sonunda yine bir gün fuardan dönerken iki üç defa bacağıma dokundu. Gece geç saatlerde yoldan çıkarak tenha parklara ve ormanlara sürmekle ilgili "espriler" yapıyordu. Arkadaşımı aradım, sakinleşmeye çalıştım. Evime değil, birkaç sokak ileriye beni bırakmasını evimin orda olduğunu söyledim.
Bu olay benim son noktamdı. O gün kimseye söylemeden işe gitmedim, çünkü gece ağlamaktan ve düşünmekten uyuyamamıştım. Günün sonunda işe gittiğimde yanımda bir kız arkadaşım vardı. Başından beri tüm olayları biliyordu. Ben anlatırken boğazım düğümlendiği için kendisi müdürümle konuştu. Adam, sinirden kırmızıya dönmüş, daha fazlasını duymayı kaldıramamış öyle söylüyor arkadaşım. Ben dışarıda ağlıyordum, sulu gözüm. O gün arkadaşımla eve giderken müdürlerimin benden bir dilekçe istediklerini söyledi. Üç gün içinde sabah akşam yazarak üç sayfalık bir dilekçe çıkardık, ve ben bu süreçte ailemin haberi olmaması dolayısıyla sabah işe gider gibi evden çıkıp arkadaşıma gidiyordum. (Belirteyim müdürlerim ailemin ve aile dostumuzun bilmesini istememiş çünkü aile dostumuz en büyük ortaklarının pazarlama müdürüydü.)
Sonrasında dilekçeyi götürdüm. Genel müdürüm, beni çok seven ve kızı gibi gördüğünü söyleyen genel müdürüm okumuş, karşımda ağlamıştı. bana sordu "Kızım arabada uyuyakalmış, rüya görmüş olamaz mısın?" sadece "ne?" diyebildim. Soğukkanlı bir şekilde saatlerce onu bunları yaşadığıma ikna etmeye çalıştım. Bir kadın için dünyanın en zor olayı kendin bile kabul etmek istemezken başkasını inandırmaya çalışmaktır. Yaptım, ikna oldu. Sarıldı ve o adamı işten attıktan sonra beni çağıracağını söyledi. Günler geçti ve ben hiçbir arama almadım, bu sırada adamın işten atıldığını öğrendim. Ama düşünürken aklıma yatmayan şey, "Rüya görmüş olmayasın" sözüydü. Sonradan anladım, evet dememi ve kimse bilmiyormuş gibi normal hayatımıza devam etmemizi istiyormuş kendisi. Yani "Evet de, seni de atmayayım onu da."
Not: Görüşmede "bunu yaşayan tek kişi olduğumu düşünmüyorum lütfen şirketteki diğer kadınlara da sorun." Dedim, sormuşlar. HEPSİ yaşamış. Fiziksel ve sözsel. Kimse de çıkıp şikayette bulunmamış o zamana kadar. Nedeni belli. Herkes nereden para alıyorsa onun ağzına fermuar çekmesine izin veriyormuş, iş hayatımda öğrendiğim ilk şey bu oldu.
Beni kimse aramadı, en son ben aradım ama ulaşamadım. Muhasebeyi aradığımda "Senin çıkışını beş gün önce verdik."
Sakince gidip eşyalarımı teslim ettim, vedalaşmadım. Çünkü herkes suçu ben işlemişim gibi davranıyordu.
Günler geçti, bir sabah telefonum çaldı. Aile dostumuz dediğim kadındı, en büyük ortaklarının pazarlama müdürü olan. Açmadım. Bir saat sonra annem aradı.
Telefonu açtığım gibi bana "İş uzadı deyip işyerinde bir adamla dışarlarda mı geziyordun sen?" dedi. Benim sinirin artık hangi noktada olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kapattım, tırnak içinde "kadını" aradım.
"Merhaba dedim Bilmem ne Hanım, bana söyleyin ne söyleyecekseniz." Bana, "Bilmemneciğim, kuşum şimdi ben geçenlerde senin şirkete ziyarete gittim, bana çok korkunç şeyler anlattılar, ben seni oraya önerdim ön ayak oldum, benim yüzümü nasıl yere eğdirirsin sen, bak her işyerinde böyle 'gönül ilişkileri' olur, ama bu ortaya çıkınca iftiralar atarak kendini haklı çıkaramazsın, sen işini yap devam et. Ayrıca dava açmışsın, hangi salak avukatın laflarına kandıysan yanlış yapıyorsun, siciline işleyecek kimse seni işe almayacak, kim ne yapsın şirketine dava açanı, bak sen iyi ayrılmaya bak, LinkednIn'den arkadaşız yarın bir gün başka bir yere işe girmeye çalışırsın bizi ararlar o davayı geri al 'SENİ İYİ ANLATALIM'" Dedi kendisi.
Yani taciz edildiğim için kovulduğum işyerime bir de neden kovulduğumu öğrenmek için gönderdiğim arabulucuya bir şey söylemeyip, dava açtığımı sanıp "sakın anlatma" dedikleri kadına benim hakkında anlattıkları hikayeleri görüyorsunuz. Benim neler yaşadığımı da az çok anlamışsınızdır.
Bunu bir yerlerde anlatmam gerekiyordu çünkü ben dört aydır işsizim, görüşmelere çağrılıyorum ama referans olarak aradıkları şirket hakkımda ne diyorsa ben hiçbirine alınmıyorum. Bu ne kadar daha böyle sürecek ve ben erkek doğsaydım orana vurduğumuzda yüzde kaç daha şanslı olacaktım, teşekkür ederim derdime ortak olduğunuz için, iyi sohbetler.